“Herkesin içi rahat olsun ama rehavete de kapılmasın”

“Herkesin içi rahat olsun ama rehavete de kapılmasın”

 

 

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın üçlü görüşmede hükümet çalışmaları hakkında bilgi almak istediğini, kendinin ve bazı bilim insanlarının fikir ve görüşlerini aktardığını ifade etti. BRT yayınında soruları yanıtlayan Özersay, Cumhurbaşkanı’nın ilettiği görüşlerinin büyük bölümünün hükümetin zaten bir süredir üzerinde durduğu, kamuoyunda da tartışılan konular olduğunu anlattı. Bugün, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı konferans salonunda, Kovid-19 salgını tedbirlerine uygun olarak yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısında, bugüne kadar alınan kararların uygulanmasıyla ilgili durumun inceleneceğini söyledi. Özersay’ın verdiği bilgiye göre; bazı ilave tedbirlerin de konuşulacağı toplantının ana gündem maddelerinden biri de 10 Nisan’da (yarın) günü dolacak olan tedbirlerin yeni süreleri olacak. Bu sürenin ilk etapta bir hafta veya 15 gün uzatılabileceğini belirten Başbakan Yardımcısı şöyle konuştu: “Rasyonel olmayan kararlar almaya gerek yoktur, temkinli olmaya ihtiyaç vardır. Tedbiri elden bırakmamaya ihtiyaç vardır. İyi niyetle ciddi bir çaba söz konusu olduğu için hükümetin genel anlamda bu süreci kontrol altında tuttuğunu, krizi kontrol altında yönettiğini söyleyebilirim. Herkesin içinin rahat olması ama kimsenin rehavete kapılmaması gerekiyor.”

 

“Linç kültürü tehlikelidir, herkes empati yapmalı, birlik olmalıdır”

 

Yurtdışından gelen vatandaşlar konusundaki eleştirileri de değerlendiren Kudret Özersay, “İnsanları değil toplumu memnun etmek zorundayız. Bunu yaparken, elimizdeki imkanları göz önünde bulundurmak zorundayız” dedi. Bu süreçte ötekileştiren dilden uzak durulması ve birlik olunması gerektiğine vurgu yapan Özersay, linç kültürünün çok tehlikeli olduğuna dikkat çekti. Özersay sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz kriz sürecinde bir devletin yapması gerekenleri yaptık, vatandaşımıza sahip çıktık, kimse bunu küçümsemesin. Yurtdışındaki öğrencilerin, kısa süreliğine tatil veya sağlık nedeniyle gitmiş kişileri geri getirdik. Oteller yurtlar kapanmışken insanımızı sokakta mı bıraksaydık? Kendi insanımızdan bahsediyoruz. 50 civarında vatandaşımız Birleşik Krallık’ta kaybettik. Bu çok büyük bir rakamdır. Bu insanları ülkeye getirdiğimizde evlerine değil, karantina altında tuttuk. Buradaki insanımızın da hayatını tehlikeye atmadık. Risk almıyoruz. Eğer biz insanımızı orada bıraksaydık esas risk almış olacaktık. Ancak yine de sosyal medya üzerinden insanlar bu kişiler neden geliyor diye eleştiride bulundu. Linç çok tehlikelidir. Kalacakları yer konusunda da eleştiriler geldi. Bunları dikkate alarak tamiratları, temizlikleri yaparak sorunları çözmeye çalıştık. Bu eleştirileri yapan çocukları linç etmeyi de doğru bulmuyorum. Bu dönemde ihtiyacımız olan şey empati yapabilmektir. Ailelerin hijyen isteyip endişe duymaları normaldir. Onları da anlamak lazım. Ama aileler ve çocuklar da kısıtlı imkanlarına rağmen devletin böyle bir hizmeti sunabilmiş olabilmesini görmesi lazım. Kimseyi yıpratmaya dönük bir dil kullanmamalıdır.”

Özersay, Ankara’dan gelecek son uçağın ardından artık gelişlerin de kapatılacağını sözlerine ekledi.

 

“Bu salgın bir insanlık sorunudur, dünya Kıbrıs Türk halkını görmezden gelemez”

 

Özersay’ın işaret ettiği bir diğer konu da; bu kriz atlatıldıktan sonra peyderpey yürürlüğe girecek olan ekonomik tedbirlerdi. Ekonominin ayağa kaldırılması için bir dış kaynağa, maddi desteğe ihtiyaç olduğunun aşikar olduğunu belirten Özersay, Dünya Bankası, IMF ve AB’nin bazı paketler hazırladığını, KKTC tanınmadığı için talihsiz bir konumda olsa da yaşanan salgının bir insanlık sorunu olduğunu, bu nedenle Kıbrıs Türk halkının da göz ardı edilemeyeceğini düşündüğünü söyledi: “Ekonomik sıkıntıyı sadece Türkiye’nin vereceği destekle çözülecek bir sorun olarak görmüyorum. Bu küresel kriz sonrası uluslararası toplum da yaşanan bu sıkıntı karşısında daha gerçekçi, başka halkların haklarını gasp etmeyen yeni bir düzene ilerler diye düşüyorum. İçinde bulunduğumuz düzen son derece adaletsizdir. En azından şimdi bu gerçeklerle umarım daha adil davranmayı düşünürler ve bizi sistemin dışında bırakmazlar.”

 

“Yerli üretim ve sanayiyi öne çıkaran, üreten bir yapı kurmamız kaçınılmazdır”

 

Kudret Özersay, yaşanan salgın sonrasında ekonomik anlamda da devlet yapılanması anlamında da ülke olarak kendimize çeki düzen vermek zorunda olduğumuzu aktardı. Özersay şu sözlerle açıklamasını sürdürdü: “Belki de bu salgın ve kriz önümüze yeniden yapılanma için bir fırsat penceresi açıyordur. Tarım, hayvancılık, ithalat-ihracat dengesi konularında kendimize çekidüzen vermemiz için bu dönem bir fırsat olabilir. Kendi kendimize yetmemizi sağlayacak temel gıda maddelerimizi temin edecek yerli üretimi ve sanayiyi öne çıkaracağımız yeni bir ekonomi anlayışını geliştirmek zorundayız. Dünyada bu kriz sonrası insan hareketleri kolay kolay başlamayacaktır. Emek, iş gücü ülkeler arasında kolay kolay hareket etmeyecektir. Yeni yapımızda inşaatlarda ve başka alanlarda kendi evlatlarımızın çalışmasının tek çıkış yolu olduğunu görmek zorundayız. Üreten bir yapı kurmamız kaçınılmazdır.”

 

 

“Dönem siyaset dönemi değildir, somut çözüm önerileriyle ilerlemeliyiz”

 

Pandemi hastanesi konusunun sorulması üzerine Özersay, henüz Sağlık Bakanı’yla bu konunun hükümet düzeyinde görüşülmediğini ifade etti ve ekledi:

“Şu an siyaset zamanı değildir. Sağlık Bakanı’yla yeni bir pandemi hastanesi konusunu hükümet düzeyinde konuşmadık. Böyle kriz dönemlerinde çeşitli olasılıklar tartışılır. Bilim insanları da görüşlerini ortaya koyar. Ancak bu konu önemli olduğu için, hükümet düzeyinde Bakanlar Kurulu’nda görüşülecek bir konudur. Elini vicdanına koyan herkes şunu görüyor ve söylüyor; hükümet genel anlamda toplumu bu salgınla ilgili sürekli ve düzenli olarak bilgilendiriyor. Hükümetin ne kararlar aldığını, bu kararları nasıl uyguladığını, nereye doğru gittiğimizi vatandaş görebiliyor. Hükümetin sözcüsü olarak Bakanlar Kurulu toplantılarının ertesinde açıklama yapıyorum. Her gün ayrı ayrı Bakanlar açıklamalar yapıyor. Hükümet sözcüsü olarak ben de sosyal medya üzerinden açıklamalar ve bilgilendirmeler yapıyorum. Dünya Sağlık Örgütü’nün de söylediği üzere, bu gibi krizlerde önemli olan geç kalmamaktır. Eksik kararlarımız olduğunda değişiklik ve ilavelerimiz oldu. Süreci şeffaf bir biçimde gösteriyoruz. Kamuoyunu bilgilendirmeye çalışıyoruz. Sağlık Bakanı farklı olasılıkları kamuoyuyla paylaştı. Devlet hastanesinin mevcut halini koruması gerektiği, pandemi hastanesine dönüştürülmemesi gerektiği yönünde görüşler oldu. İstişare halinde bu süreci yürütüyoruz. Bu dönem siyaset dönemi değildir, somut çözüm önerileri üzerinde durmamız gerekiyor.”