HP MİLLETVEKİLİ JALE REFİK ROGERS: HALKIN PARTİSİ, TOPLUMA OLAN SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİYLE HAREKET EDİYOR

HP MİLLETVEKİLİ JALE REFİK ROGERS: HALKIN PARTİSİ, TOPLUMA OLAN SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİYLE HAREKET EDİYOR

“HALKIN PARTİSİ, TOPLUMA OLAN SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİYLE HAREKET EDİYOR” 

Halkın Partisi Milletvekili Jale Refik Rogers, akaryakıta ve Tüpgaz’a yapılan zamları hatırlatarak geçim sıkıntısının ciddi boyutlara ulaştığını ancak ülkenin gerçek sorunlarıyla ilgilenecek bir hükümetin olmadığına dikkat çekti. Katıldığı televizyon programında gündemin öne çıkan konularına ilişkin görüşlerini paylaşan Rogers şöyle konuştu: “Meclisteki iradenin kısa zamanda yenilenmesi gerekiyor. Karşımızda üç maymunu oynayan bir hükümet var. Muhalefet olarak ne söylersek söyleyelim kendi bildiği gibi ilerlemeye devam ediyorlar. Herhangi bir öneri veya eleştiriyi dikkate alan yok.  Biz Halkın Partisi olarak topluma olan sorumluluğumuzun bilinciyle hareket ediyoruz. Dikkat çekmek isterim ki; geçen hafta geçirilen Tarım Sigorta Fonu ve Muhaceret Affı yasaları muhalefetin desteği olduğu için geçebildi. Özellikle Muhaceret Affı, Halkın Partisi’nin desteğiyle geçti. Pandemi sürecinde işten çıkarmalarla kaçağa düşen çok işçi var ve ülkede iş gücü anlamında ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Özel sektörün çalıştıracak işçi bulamadığı bir dönemden geçiyoruz. Ülkedeki iş gücü politikasının aflarla yönetilmesini doğru bulmuyoruz.  Ancak, mevcut durumun toparlanabilmesi ve ülkede çalışan kişilerin kayıt altına alınmasının önünü açmak istedik. Çalışma Bakanlığı tarafından yasalarda yapılması gereken güncellemeler var. Hükümette olduğumuz ve İçişleri Bakanlığı’nın bizde olduğu dönemde kayıtlı yaşamla ilgili düzenlemeler yaptık. Ancak Çalışma Bakanlığı bacağında yapılması gerekenler hala daha tamamlanmış değil. Bu yönde bir niyet de görmedik. Geldiğimiz noktada Muhaceret affı özel sektörün önünü açmak için önemliydi, bu yüzden destek verdik. Çiftçilerin ekimlerinin başlayacağı bir döneme girdik, katkıya ihtiyaçları var. Bunun önünü açabilmek için de tüm muhalefet partileri olarak Tarım Sigorta Fonu yasasına destek verdik. Meclis Genel Kurul’unun gündeminde olan başka yasalar da vardı. Örneğin kan bankalarının yasal altyapısını oluşturan kan ve kan ürünleri yasasını, evlilik dışı çocuklar yasasını komitede oylanmasına rağmen tekrar Genel Kurul’a göndermediler. Hükümet kendine güvenmediği için istifasından sonra sadece toplumda bir baskı unsuru olan yasaları Genel Kurul’a gönderdi. Sesi yüksek çıkanı dikkate aldılar. Devletin böyle yönetilmesi kabul edilebilir değildir.”

“HALK GÜCÜN KENDİNDE OLDUĞUNU BİLMELİ, DEĞİŞİM İÇİN DURUŞ SERGİLEMELİYİZ”

Halkın Partisi tuttuğu bakanlıklarda halka dokunan, hayatını kolaylaştıran değişiklikler yapmaya çalıştığını anlatan Jale Refik Rogers, kimsenin elinde sihirli bir değnek olmadığını ancak değişim için vizyon ve liyakat sahibi insanların doğru yerlere gelmesinin şart olduğunu ifade etti. Şikayet ettiğimiz düzenin değişmesi için gücün halkta olduğunun altını çizen Rogers sözlerini şöyle sürdürdü: “İçinde bulunduğumuz hükümetlerde hep küçük ortak olduk. Bize bağlı üç bakanlıkta halkın hayatını kolaylaştıracak icraatlar yapmaya çalıştık. Örneğin İçişleri Bakanlığı’na bağlı Tapu Dairesi çok karışık ve kişilerin gitmeye çekindiği yerlerden biri. Tapu Dairesi’nde yapacağınız işleri bulunduğunuz şehirden yapabilmenizin önünü açtık. Kimlik ve pasaport işlemlerinin yapılabilmesi için Yeni Erenköy gibi merkezden uzak bölgelerde bucak hizmetleri açıldı. Ulaştırma Bakanlığı, seyrüsefer ödemelerinin online ödenmesini hayata geçirdi, Araç Kayıt Dairesi’ne gidilmesine gerek kalmadı. Bu ülkede her şeyin bir günde değişmesini bekleyemeyiz. Kimsenin elinde sihirli bir değnek yok ama vizyon önemlidir. Kamu kaynaklarının da kısıtlı olması her şeyin bir anda değişmesini engelleyebilir. Ama vizyon ve liyakat sahibi insanlar doğru yerlere gelirse her aksaklığın zaman içinde giderilebileceğine inanıyoruz. Maliyeciyi alıp Eğitim Bakanı yaparsak, eğitimciyi alıp Tarım Bakanı yaparsak bir şeyin değişmesini tabii ki bekleyemeyiz. Halk, gücün kendinde olduğunu bilmelidir. Eğer bir şeyin değişmesini istiyorsak toplum olarak hep beraber bu değişim için duruş sergilememiz gerekiyor.”

“AZINLIK HÜKÜMETİ İMAR PLANINI YANDAŞLARIN TALEPLERİYLE DEĞİŞTİRDİ VE HALKA SUNMADI”

Mevcut hükümetin şeffaflıktan uzak, kendi yandaşlarının talepleri doğrultusunda hareket ettiğini belirten Jale Refk Rogers, Halkın Partisi’nin hükümette olduğu dönemde paydaşların görüşleri alınarak tamamlanan İmar Planı üzerinden örnek verdi: “Bizim hükümette olduğumuz dönemde tamamlayıp Birleşik Kurul’dan geçirdiğimiz İmar Planı, paydaşlar tarafından kabul görürken, o dönemin Başbakanı tarafından Resmi Gazete’de yayımlanmamıştı. Yine o dönem Genel Sekreter olan Ersan Saner, ‘Daha iyi bir plan benim cebimdedir’ derken gördük ki, Şehir Planlama’daki işin uzmanlarıyla hiçbir şekilde konuşmadan, onları sürecin dışında bırakarak, yandaşlarının istediği değişikliklerin yapılması için çalışıldı ve Birleşik Kurul’da onaylandı. Bu durum, Şehir Plancıları Odası ve Kıbrıs Türk Mimar-Mühendisler Odaları Birliği’nin tepkilerine neden oldu. Sürdürülebilir bir imar planından çok, belli çevrelerin talepleri doğrultusunda değişikliklerin yapıldığı bir plan olduğu söyleniyor. Halka sunulmadığı için de kimse tam olarak ne olduğunu bilmiyor. Halka şeffaf bir açıklama yapılmalıdır.”

“EĞER PARTİ DEVLETİ DEĞİL HUKUK DEVLETİYSEK BİR PARTİNİN KURULTAYI ÜLKE GELECEĞİNİ ETKİLEMEMELİ”

Jale Refik Rogers, “Hiçbir partinin kurultayı bir ülkenin yönetilmesinin önüne geçmemeli, ülkenin geleceğini etkilememeli. Eğer biz parti devleti değil de hukuk devletiysek bu tür konular parti içinde çözülmeli” diye konuştu. Rogers, ülke yönetiminin UBP kurultayına kilitlenmiş olmasını eleştirdi ve şu ifadeleri kullandı: “UBP kurultayı ülkeyi yönetmenin önüne geçmiş durumdadır. UBP’nin kurultayı, 1. turdan sonra tamamlanamadığı için, o dönem Genel Sekreter olan Ersan Saner’in bir nevi atanmasıyla sonuçlanmıştı. Sonun başlangıcı aslında o günlere dayanıyor. Zorlamayla kurulan azınlık hükümeti de her partinin kendi içinde yaşadığı çalkantılar nedeniyle çok başlı bir azınlık hükümetine dönüştü ve bugünlere geldik. Hükümette oldukları 10 aylık süreçte hep yapamadıkları, yanlış yaptıkları ve hukuksuzlukları konuşuldu. Azınlık hükümeti, pandemiye ve ekonomiye ilişkin sıkıntılarla boğuşan halkın ihtiyaçlarına hiçbir şekilde cevap vermeyen, ‘40 yılın en kötü hükümeti’ne dönüştü. Üzülerek görüyoruz ki; hükümetin istifa etmesine rağmen bütün ülke UBP kurultayına endekslenmiş durumda. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı bile ‘Ben UBP kurultayını bekleyeceğim. Kazanan adaya hükümet kurma yetkisi vereceğim’ dedi. Kaos da bu şekilde devam ediyor. Ancak yine skandallarla öyle bir noktaya gelindi ki, UBP kurultayının tamamlanıp tamamlanamayacağı, kimin katılabileceği noktasında çalkantılı bir süreç bizi bekliyor.”