“Siyasi eşitlik sağlanmadıkça görüşmelerin sonu hayalkırıklığıdır”

“Siyasi eşitlik sağlanmadıkça görüşmelerin sonu hayalkırıklığıdır”

 

 

Halkın Partisi Lefkoşa Milletvekili Gülşah Sanver Manavoğlu, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorunu için atadığı Geçici Özel Danışman Jane Holl Lute’un yürüttüğü görüşmeleri değerlendirdi. Görüşmelerin beklenti ve umut yarattığını ama sonuçsuz kalabileceğini belirtti. Rum tarafının niyetini herkesin anladığını söyleyen Manavoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Her çeşit çözümü savunan her kesim, Rum tarafının bu konuda isteksiz olduğunu biliyor. Rum tarafı, elindeki bütün gücü ne kadar daha artırabilir, ‘eski sisteme, 63-74 arası veya öncesi sisteme nasıl dönebilirim’in derdinde. Görüşmelerle, bu kafa yapısında bir değişiklik olmasını beklemiyorum, umarım yanılırım. Siyasi eşitlik boyutunda bir konsensus sağlanırsa bir ilerleme olabilir. Halkın Partisi’nin dediği şudur; Crans-Montana’da bu iş çökmüştür. Aynı parametrelerle bu konuyu konuşmaya başlarsak hiçbir kazanımımız olmayacaktır. Sadece zaman kaybına neden olur. Ben Anastadiades’in görüşme yapma isteğini gaz arama çalışmalarından Türkiye Cumhuriyeti’ni ekarte etmek için olduğuna inanıyorum. Çeşitli açılımlar yaptığını iddia ederek, ki Rum gazetelerinde haberler yayılmaya başladı. Normalde gizlilik olması gerek. Yazılanlar doğruysa büyük bir hayalkırıklığı çıkacak bu görüşmelerden. Siyasi eşitliği çözmediğimiz müddetçe Türk tarafının masada herhangi bir açılım yapmaması gerekir diye düşünüyorum.”

 

“Ülke için birlik ve beraberlik içinde adım atmalıyız”

HP Milletvekili Gülşah Manavoğlu’nun değindiği konulardan biri de Türkiye Cumhuriyeti’yle imzalanan ekonomik protokoldü. Manavoğlu, TC yardımlarının yani hibe olarak verilen kaynağın protokol şartları dışında olması gerektiğini savundu. Bu konuları, savunma, yol, hastane, okul gibi yatırımlar ve reel sektör başlıklarında toplayan Lefkoşa milletvekili, bu başlıkların protokol şartlarına bağlanmasının sıkıntıların devamı anlamına geldiğini belirtti. “Bu aslında Türkiye Cumhuriyeti için de bir dezavantajdır, çünkü gelen bu kaynağın erimesine neden olur. Türkiye’nin buraya harcayacağı milli servetinin boşuna zarar görmesini sağlar.” diyen Manavoğlu, projelerin hemen hemen hepsinin hazır olduğunu, para aktarımında ve ihaleyi alan firmaların ödemelerinde sıkıntı yaşandığını sözlerine ekledi. Manavoğlu şöyle konuştu: “Protokolde yazanların dışında; Türkiye Cumhuriyeti’nden, yaşanan sıkıntıları bertaraf etmek, ekonomik kriz ve afet sonrası yaraları sarmak için ek bir kaynak gönderilmesini beklerdim. Fakat kendi ülkelerindeki seçim, sistem değişikliği gibi durumlar nedeniyle, buradan gidip temas kuran kimse olmadı. Sıkıntı orada başladı. İletişim kopukluğu giderildi ama direkt ve daha çok iletişim kurulması gerekir. Sık temas doğru anlamayı sağlar. Kaynağın gelmemesi veya az gelmesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için bir dönüm noktası olacaktır. Bütün partiler, bütün paydaşlar, sivil toplum, burada yaşayan, ülke pasaportunu taşıyan herkes için ülkenin kendi ayakları üzerinde duracağı sistemi yaratma konusunda itici bir güç olacağına inanıyorum. Kıbrıslı Türklerin başarılı bir şekilde bu konunun üstesinden geleceğini düşünüyorum. Acı verecektir ama yapmamız gerekir. Birlik ve beraberlik içinde adım atmamız gerekir.”

 

“Yatırım ve üretimde doğru kararın çıkacağına inanıyorum”

Manavoğlu programda KIBTEK’in talepleri konusunda da yorumlarda bulundu. “KIBTEK’in acele yatırım talebinde bulunmasının sebebi bu yaz tüketimimizi karşılayamama ihtimalinin olmasıydı” görüşünü belirten Gülşah Manavoğlu, “Normal tüketimimizin yüzde 10 altında bir tüketimimiz var. Ülkede kurulu bir elektrik gücünüz varsa, bir tribün bozulduğu zaman o ölçüde kw kaybedeceğini, eksik üreteceğini bilip önlemini almak gerekir. Bizim bir tribünlük önlemimiz yoktu bu yaz için. Yükselen bir tüketim trendi vardı son beş senedir. Çok turist gelirdi, yurt ve konut yatırımları, klimalar derken KIBTEK tedbir almak istedi. Elektrik pahalı olunca, ekonomik kriz de patlayınca yurt da yapılmadı, inşaat da satılmadı, turist de az geldi, tüketim de artmadı. Gönül ister ki, kablo gelsin, solar enerji çoğalsın ki bacalardan zehir çıkmasın. Tribün demek bacadan buhar çıkmaya devam etmesi demek. Eğer direkt enterkonnekte bağlantı alamayacaksak bu yatırımı yaptıktan sonra filtre için bir proje geliştirmek gerekebilir. Gerçi yeni yatırımda daha az yakıtla daha fazla üretim yapılıyor. En azından daha az zehir demek bu. Şu an kabloyla ilgili bir anlaşma yok. Bu netleşmediği sürece kendi başımızın çaresine bakmamız lazım. 2024 AKSA’nın sözleşmesinin yenileme zamanıdır. Dönemin hükümetleri çoğu zaman pazarlık edemeden imza attı. Bir önceki hükümetin yapmadıklarının da imzası atılır aslında. Zamanında hata yapıldı ve Kıbrıs Türk Havayolları kaybedildi ama hata yapıp KIBTEK’i kaybedemeyiz. KIBTEK’in de ELSEN’in de sorumluluğu çok büyüktür. Kıbrıs Türk Havayolları’nı düşünsünler, neden kapandı? Eğer Kıbrıs Türk Havayolları örneğindeki gibi, inat eder ve iletim dağıtım bacağındaki verimsizliği ve fazla maliyeti aşağıya çekecek önlemleri almada ELSEN doğru yapılanmaya gitmezse bizi KIBTEK için kötü senaryolar bekler. Arada bir konsensus oluşturulması lazım. Yatırım ve üretim konusunda doğru kararın çıkacağına inanıyorum.” dedi.